İslamın Işığı
  Kuran okumanın fazileti
 

 

KURAN OKUMANIN FAZİLETİ

             Kur'an-ı Kerim'i okumanın usul ve âdabı vardır. Bunları bizzat Hazret-i Peygamber öğretmiş ve Ashab-ı Kiram buna riayet etmiş, onlardan sonra gelenler de onlara uyarak aynı yolu takip etmişlerdir. Ancak onlar sadece Kur'ân'ı okumakla iktifa etmiyorlar, manasını anlayıp belliyorlar, bilmedikleri bir şey olunca, onu bilenlere sorup öğreniyorlar, böylece Kur'an'ın hakkını vermiş oluyorlardı. Ebü Abdurrahman Sülemi bu konuda şu açıklamayı yapar:
              Osman b. Affan, Abdullah b. Mes'ud gibi Kibar-ı Ashap, bize şöyle haber verdiler: Onlar Hazret-i Peygamber'den on âyet öğrendiler mi, bu ayetlerin tefsirini yapmadan, mânalarını anlamadan, ilme ve amele dair olan mes'eleleri çözmeden diğer on âyete geçmezlermiş. Biz Kur'an-ı Kerim'i işte böyle zatlardan öğrendik. Biz Kur'an'ı ve O'nunla amel etmeyi belledik. Bizden sonra öyle kişiler gelecek ki, Kur'an'ı su gibi ezberleyecekler, fakat hançerelerini ve boğazlarını geçmiyecek...
            Enes b. Malik'ten, İmam Ahmed b. Hanbel şöyle rivayet eder: Enes hazretleri diyor ki, bir kimse Bakara ve Al-i İmrân sûrelerini baştan sona kadar ezbere okuyunca, gözümüzde öyle büyüyordu ki, bunlar uzun sûrelerdir. Abdullah b. Ömer, Bakara sûresi üzerinde sekiz yıl çalışarak öğrendi, çünki hem ezberliyor, hem de mânâsını tefsire çalışıyordu. Bir âyeti tam olarak anlamadan, içindekileri kavramadan başka âyete geçmezdi.

Kur'an-ı Kerim bu yolda okunursa maksad hasıl olur. Abdullah b. Mesûd hazretleri şöyle demektedir: Bakara ve Al-i İmran sûrelerini derin derin düşünerek, ince manalarını anlayarak okumak, bana Kur'an'ı hatim etmekten daha büyük haz verir. Zelzele ve Kâria sûrelerini mânalarını düşüne düşüne okumak, Bakara ve Al-i îmran sûrelerini sür'atla okumaktan daha çok hoşuma gider..

Hazret-i Peygamber ümmetini Kur'an öğrenmeye ve O'nu öğretmeye teşvik etmiştir. Kendisi etrafa Kur'an öğreticileri gönderirdi. Medine'ye ilk gönderdiği Kur'an hocası Mus'ab'dır. Yemen'e de Kur'an'ı en güzel okuyanlardan olan Ebû Mûse'l-Eş'ari'yi göndermiştir.
 
 Kur'an-ı Kerim'in faziletine dair bazı Hadis-i Şerifleri burada zikredelim:
1-İbni Abbas (r.a) anlatıyor: Hz.Peygamber ( s.a.v): "İçinde Kur'an'dan bir şey bulunmayan kişi harabe ev gibidir" buyurmuştur (Hadis hasen-sahîhtir; Tirmizî İbniMes'ûd'dan).
2-Müslim'de rivayet edilen bir hadiste; Ebu Umame (r.a)'den, Resulullah (s.a.v)'ın şöyle dediği rivayet olunmuştur: "Kur'an'ı öğreniniz. Şüphesiz o, kıyamet günü ehlin için çok iyi bir şefaatçı olacaktır."
3-"Kim ki Kur'an okur, O'nunla amel ederse, ana ve babasına kıyamet günü öyle bir tac giydirilir ki, O'nun ziyası, dünya evlerindeki güneşin ziyasından daha güzeldir. Ya O'nunla amel edeni siz ne sanıyorsunuz. " (Muâz b. Cebel'den).
4-"Kur'an okuyan kimse, peygamberliği gönlünün içine almış demektir, şu kadar var ki, ona vahiy gelmiyor. Kur'an ehline, kızanla beraber kızmak, cahillik yapanla cahillik yapmak asla yakışmaz. Zira onun içinde Allah kelamı vardır. " (Abdullah b. Ömer'den).
5-"İnsanlardan ehlüllah olanlar vardır. Kimdir onlar, Ya Resülallah! dediler. Kur'an ehli, buyurdu. Onlar Allah'ın ehl-i yakın ve has kullarıdır." (İbni Mâce, Neseî).
6-"Hazreti Peygamber bir defa Ebû Zer'e demişti ki; Ya Ebû Zer! Allah'ın Kitabından bir âyeti öğrenmen, senin için yüz rekat namaz kılmaktan daha hayırlıdır. İlimden bir bab öğrenmen, onunla amel olunsun, olunmasın, yüz rekat namazdan hayırlıdır."
7-"Evvelkilerin ve sonrakilerin ilmini arayan kimse, Kur'an'ı araştırsın."
8-"Ümmetimin en şereflileri Hamele-i Kur'an 'dır. O'nu ezberleyenlerdir.
9-"Bu Kur'an Allah'ın bir ziyafet sofrasıdır, o sofradan gücünüzün yettiği kadar hisse almaya bakın"
10-Hazreti Ali (Kerremallahü vechehü) diyor ki, ben Resulullah'tan işittim, şöyle buyurdu:
"İleride karanlık gece parçaları gibi fitne olacak. Ya Resulallah! Ondan kurtuluş ne iledir? dedim. Buyurdu ki: Allah'ın kitabı iledir. O'nda sizden öncekilerin kıssaları var, sizden sonrakilerin haberleri var, aranızdakinin hükmü bulunur. O ara bulucudur, hakemdir, hezl (Ciddi olmayan söz. Saçma, uydurma, yalan konuşmak.)   değildir. Kim ki, ceberut (
güçlü,kuvvetli,acımasız) ve gaddarlık satarak O'nu terk ederse, Allah onun belini kırar. Kim ki, O'ndan başkasında hidayet ararsa, Allah onu şaşırtır. O, Allah'ın sağlam ve dayanıklı ipidir. O açık bir nurdur. O zikr-i hakimdir, doğru yoldur. O'nunla arzular şaşmaz, diller dolaşmaz, iltibasa uğramaz, görüşler parçalanıp dağılmaz. Alimler O'na doymaz, müttekiler O'ndan usanmaz, bıkmaz. O, çok okumakla eskimez, acayibi bitip tükenmez. O'nu cinler işittikleri zaman: "Biz acayip bir Kur'an işittik." dediler. O'nun ilmini bilen, ileri gider, O'nunla söyleyen doğru söyler, O'nunla amel eden mükâfat görür. O'nunla hüküm veren adalet yapar. O'na davet eden doğru yola hidayette demektir." (Tirmizi)
11-
Sünen  ve Buhârî'de rivayet edilen bir hadiste; Osman İbn Affan (r.a)'dan,  Resûlullah (s.a.v)'ın şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur: "Aranızda en  hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir."
12-"Kıyamet günü oruç ve Kur'an kula şefeâtçı olurlar. Oruç: "Ya Rabbi" der, "Ben O'nu gündüzleri yemeden, içmeden ve zevklerinden alıkoydum, şimdi beni O'na şefaatçi kıl."
13-"Kur'an der ki: "Ya Rabbi! ben de geceleri O'nu uykudan alıkoydum, beni O'na şefaatçi yap. "Böylece her ikisi de şefaatçi olurlar." (Beyhakî).
14-En-Nevvas b. Sem'an (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber'i şöyle derken duydum. "Kıyamet günü Kur'an-ı Kerim ve bu dünyada onunla amel edenler getirilirler. Önlerinde de kendilerini arkadaş edinenleri savuna Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri bulunur" (Müslim).
15- Hz. Aişe (r.anha) anlatıyor: Hz Peygamber (s.a.v): "Kur'an'ı okumak kendisine zor geldiği halde onu   takılarak okuyana iki sevap vardır" buyurmuştur (Buhârî, Müslim).
16- Ebu Musa el-Eş'arî ( r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: "Kur'an okuyan ve okuduğuyla amel eden mü'minin örneği, tadı güzel kokusu güzel turunç meyvesi gibidir. Kur'an okumayan, ancak onunla amel eden mü'minin örneği de tadı güzel ancak kokusu olmayan ham hurma gibidir. Kur'an'ı okuyan münâfığın durumu ise kokusu güzel tadı buruk reyhâne otu gibidir. Kur'an'ı okumayan münâfığın durumu ise kokusu olmyan, tadı da buruk olan acı yaban keleği gibidir"( Buhârî, Müslim ).
17- Hz. Ömer (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v) "Allah Teâlâ bu Kur'an'la bazı kavimleri yüceltir bazılarını da batırır" buyurmaktadır (Buhârî, Müslim).
18- Müttefakun aleyh olan bir hadiste, İbn Ömer (r.a)'den Allah Rasûlü'nün şöyle dediği rivayet olunmuştur. "Haset (gıpta veya imrenme) sadece iki yerde olur. Biri Allah'ın kendisine Kur'an öğrenmeyi nasip ettiği kimsedir ki, onu gece gündüz okur, kendisini işiten komşusu: "Keşke komşuma verilen Kur'an nimeti bana da verilseydi de, gereği ile amel ettiği gibi ben de etseydim!" der. Diğeri de, Allahın kendisine mal verdiği kimsedir ki, onu hak yolda sarfeder. Bunu gören diğer biri: "Keşke şu hayırsever kişiye verilen mal gibi bana da verilseydi de, onun yaptığı gibi ben de hayır yapabilseydim!" diye imrenir.
18- Sahîh-i Müslim'de, Ukbe b. Âmir (r.a)'den şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: "Biz, Suffa'da iken Resûlullah (s.a.v) dışarı çıkıp: "Günah işlemeksizin ve akrabalık bağını koparmaksızın Buthan'a yahut Akik'a kadar gidip oradan iri hörgüçlü iki deve getirmeyi hanginiz ister?" diye sordu. "Ya Resûlallah! Biz bunu isteriz" dedik. "Öyle ise sizden herhangi biri mescide gider de celil ve aziz olan Allah'ın kitabından iki âyet öğrenir yahut okursa bunlar onun için iki deveden daha hayırlıdır. Üç âyet onun için dört deveden daha hayırlıdır. Bu âyetlerin sayıları arttıkça, o kadar deveden daha hayırlıdır."
19- Câbir b. Abdullah (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber, Uhud'da öldürülenlerden  iki kişiyi biraraya getirdikten sonra: "Bunlardan hangisi Kur'an'la daha fazla haşır neşirdi?" diye sorar; birine işaret edilldiği takdirde, önce onun defin işlemini yapardı (Buhârî-Tirmizî, Nesaî, İbn Mâce).
20- İmrân İbn Husayn (r.a) anlatıyor: Bana Kur'an okuyan bir kadın uğradı, okudu sonra karşılık istedi ardından da bu isteğini geri alarak şöyle dedi: Hz.Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: "Kim Kur'an okursa karşılığını Allah'dan istesin. Bir zaman gelecek insanlar Kur'an okuyacaklar da karşılığını insanlardan isteyecekler" (Hadis hasendir, Tirmizî)
21- İbn-i Mes'ud ( r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v) "Allah'ın kitabından bir harf okuyanın, okuduğu harfe karşılık sevabı vardır. Bir iyilik on katıyla değerlendirilir. Elif, Lâm, Mîm bir harftir demiyorum. Elif de harftir, lâm da harftir, mim de harftir" buyurmaktadır (Hadis hasen-sahîhtir,Tirmizî ).
 
Cenab-ı Hakk'ın kelâmı olan Kur’ân'ı okumak çok faziletli bir ibadettir. Hattâ İbnu'l-Cezerî (833/1429) selef âlimlerinin Kur’ân okumayı (nafile) ibadetler içerisinde birinci sıraya koyduklarını ifade eder (en-Neşr, 1/3).
 Nitekim Kur'ân'da bu hususa vurgu yapılmıştır:
إِنَّ الَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللَّهِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرّاً وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَّن تَبُورَ
 "Allah'ın Kitabı'nı okuyanlar, namaz kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir ticaret umarlar." (Fâtır, 35/29)
لَيْسُوا سَوَاءً مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ أُمَّةٌ قَائِمَةٌ يَتْلُونَ ءَايَاتِ اللَّهِ ءَانَاءَ اللَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ
 
 "Ehl-i Kitap içinde, gece saatlerinde ayakta durup Allah'ın âyetlerini okuyarak secdeye kapanan bir topluluk da vardır" (Âl-i İmran, 3/113).

Allah Resûlü (s.a.s.), Kur’ân okumanın fazileti üzerinde durmuş ve bunu fiilen uygulamıştır. Meselâ:
"Ümmetimin en faziletli ibadeti Kur’ân okumaktır." (Münavi, Feyzu'l-Kadir, 2/44)
Bir adam:
- "Ya Resülallah! Allah'ın en çok sevdiği amel hangisidir"? diye sordu. Hz. Peygamber:
- "Konup göçendir" cevabını verdi. Adam:
- "Konup göçen kimdir?" diye sorunca,
- "Kur’ân'ı başından sonuna kadar okuyan, bitirince de tekrar başlayandır" cevabını aldı
. (Tirmizî, "Kur’ân," 11)
"Allah evlerinden bir evde, Allah'ın kitabını okumak ve aralarında müzakere etmek için toplanan kimselerin üzerine sekine iner, onları rahmet kuşatır, melekler etraflarını sarar ve Allah onları kendi katında bulunanlara överek anlatır." (Ebû Davud, "Vitr", 14; Tirmizî, "Kur’ân", 10)

"Üç zümre vardır ki, onları Kıyametin dehşeti korkutmaz, onlar için hesap zorluğu yoktur, diğerlerinin hesabı bitinceye kadar onlar misk tepecikleri üzerindedirler. Bunlardan birisi, Allah'ın rızasını kazanmak için Kur’ân okuyan kimsedir." (Taberanî'den Münzirî, et-Terğîb, 1/311)

Ayrıca Hz. Peygamber, Kur’ân okuyan mü'mini hem kokusu hem de tadı güzel olan bir "meyveye" benzeterek (Buharî, "Et'ıme," 30; Müslim, "Müsafirîn," 243),
onun meleklerle beraber olacağını da buyurmuştur. (Buharî, "Fedailü'l-Kur’ân," 17)
Konuyla ilgili diğer bazı hadislerde ise şu noktalar vurgulanmaktadır: "Sizin en hayırlınız Kur'ân'ı Kerim'i öğrenen ve öğretendir." (Buhârî, "Fedailu'l-Kur'ân," 21).
 "Kur'ân-ı Kerim'den tek harf okuyana bile bir sevap vardır. Her hasene on misliyle kayda geçer. Elif-Lâm-Mim bir harftir demiyorum. Aksine elif bir harf, lâm bir harf ve mim de bir harftir." (Tirmizi, "Sevâbu'l-Kur'ân," 16, HN: 2912)
"Kim Kur'ân'ı okur ve onunla amel ederse, Kıyamet günü babasına bir taç giydirilir. Bu tacın ışığı, güneş dünyadaki herhangi bir evde bulunduğu takdirde onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur'ân'la bizzat amel edenin ışığı nasıl olacak, düşünebiliyor musunuz?" (Ebû Dâvud, "Salât", 349, HN: 1453).
"Kim Kur'ân'ı okur, ezberler, helâl kıldığı şeyi helâl kabul eder, haram kıldığı şeyi de haram kabul ederse Allah, o kimseyi Cennet'e koyar. Ayrıca hepsine Cehennem şart olmuş bulunan ailesinden on kişiye şefaatçi kılınır." (Tirmizi, "Sevâbu'l-Kur'ân," 13, HN: 2907).
 "Kur'ân'da mâhir olan (hıfzını ve okuyuşunu güzel yapan), Sefere denilen kerîm ve mutî meleklerle beraber olacaktır. Kur'ân'ı kekeleyerek ve zorlukla okuyana iki sevap vardır." (Buhârî, "Tevhid," 52; Müslim, "Müsafirin," 244)
 
KUR'AN VE İSLAM HAKKINDA BAZI BATILILARIN GÖRÜŞLERİ
هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَكَفَى بِاللَّهِ شَهِيداً
"Diğer Bütün Dinlere Üstün Kılmak Üzere,Peygamberini, Hidayet Rehberi Kur'an ve Hak Din İle Gönderen O'dur. Şahit Olarak Allah Yeter." (Fetih: 28)
 
İngiliz ictimâiyatçısı H.G. Wells şöyle der:
"Avrupalılar içinde Kur'an'ı tetkik edenler azdır. Bu cehâlet yüzünden O'na bâtıl isnadlar yapılmaktadır. Kur'an Allah'ın emirlerine uygun olarak Müslümanları en sıkı kardeşlik bağlarıyla bağlamış ve öyle bir kardeşlik vücûda getirmiştir ki, ırk, renk, dil farklarının üstüne çıkmıştır. Hıristiyanlar arasında kardeşlik bağları, İslâm kardeşliği ile kıyaslanacak gibi değildir. Müslümanlar, madencilik, hendese, astronomi, mimarlık, güzel sanatlar ve felsefeyi inkişaf ettirmişlerdir, onları buna sevk eden âmil, ancak Kur'an'ın insanları birleştirerek onları fazilet ve irfan servetini elde etmiye teşvik etmesinden ileri gelmektedir."
 
Müsteşriklerden Scott şöyle der:
"Giydiğimiz elbiseler, ektiğimiz tohumlar, topladığımız meyveler, kokladığımız çiçekler, bunların hepsi, bizim Müslümanlara olan borcumuzu ifade eder. Müslümanlar asırlarca adâleti tevzi eden devletler, nesilleri ilimle donatan ülkeler vücuda getirdiler. Onlar insan dimağını, eşyaya hâkim kılan dehâlar yetiştirmişlerdir."
 
Fransız müsteşriki Sediyu, "Arabistan'ın Kısa Tarihi" adlı eserinde diyor ki:
"Müslümanlığa barbar diyenler: şuurdan yoksun kişilerdir, çünkü bunlar Kur'an'ın açık âyetlerine karşı gözlerini yumuyorlar ve Kur'an'ın asırlar boyunca kötülükleri, çirkin şeyleri nasıl söküp attığını, silip süpürdüğünü tetkik etmiyorlar."
 
İngiliz bilgini Manuel King, 1915'te Müslümanlık ve Kur'an hakkında şöyle demiştir:
"İslam'ın toplumsal esaslarından bir kısmı kadınlara âittir. Kur'an'da kadınlar zikrolundukça, haklarında saygılı sözler kullanılır. Analara sevgi ve saygı, eşlere şefkat ve bağlılık Kur'an'da ısrarla tavsiye edilir."
"Müslümanların yüksek ahlâkı gerçekten takdire değer. Bu ahlâkı kuran ve yerleştiren İslam Dini'nin buyrukları ve öğretileridir. Allah'a teslim olup O'na dayanmayı öğreten Müslümanlığın mensupları: doğru dürüst, insaflı, sözünün eri, vefalı, vadine bağlı, şefkatli olmak gibi
 
İngiliz bilginlerinden H. Leider, Müslümanların bu günkü medeniyet üzerindeki etkilerinden bahsederken der ki:"İslam çocukları tahsillerine Kur'an ile başlıyorlardı. Çünki Kur'an bütün din ve dünya faziletlerinin kaynağıdır. Fakat bu mekteplerin yanlarında yine Kur'an'ın ilhamıyla felsefe ve hikmet dersleri okunan medreseler vardı, sonradan bu medreseler üniversite olmuştur. Bundan dolayıdır ki, Afrika'nın o zamanlar dünyanın en karanlık noktası denen köşeleri, maddî terakkiler itibariyle, çağdaşı olan Avrupa ülkelerinden çok yüksek bulunuyordu."
 

Gece Kur’ân Okuma

 
Meşhur müfessir Hazin (725/1324) ise,         
أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلاً نِصْفَهُ أَوِ انقُصْ مِنْهُ قَلِيلاً
 "Gecenin yarısında kalk (namaz kıl), yahut bundan biraz eksilt. Veya bunu artır ve ağır ağır Kur’ân oku." (Müzzemmil, 73/3-4) âyetinin tefsirinde şöyle der: "Allah gece namazını emredince, peşinde Kur’ân okumayı zikretti. Efendimize, okuyacağı Kur’ân'ı yavaş yavaş okumasını emretti ki, kalbi tam bir huzura kavuşsun, âyetlerin mânâlarını düşünsün, istiğfar âyetlerini okuduğunda istiğfarda bulunsun, va’d ve vaîd âyetlerini okuduğunda korku ve ümit meydana gelsin, kıssa ve darb-ı meselleri okuduğunda ibretler alsın, böylece kalbi Allah'ın marifetiyle nurlansın." (Lübâbü't-Te'vil, 4/165)
Bu âyeti Nahcivanî (920/1514) şöyle açıklar: "Gecenin derinliklerinde, kalbin bütün meşgale ve eğlencelerden uzak kaldığı anlarda kişinin okuduğu Kur’ân, nefse ağır ve vücuda yorucu gelse bile, daha etkili olur ve kalbe yerleşir." (Fevatih, 2/455)

 Hz. Peygamber de gece Kur’ân okumaya teşvik ederek, "Kur’ân öğrenin ve okuyun. Çünkü Kur’ân öğrenip okuyan ve gecesini onunla ihya eden kimse, misk dolu ve kokusu her tarafa yayılan kap gibidir" buyurur (Tirmizî, "Edeb," 79).
"Kıyamet günü Kur’ân, 'Ya Rabbi! Ben bu şahsı, beni okuduğu için gece uykusuz bıraktım, izin ver ona şefaat edeyim" diyecektir" (İbn Hanbel, Müsned, 2/174) şeklindeki hadis de, gece Kur’ân okumayı teşvik eden beyanlardandır.

 Bu arada Hz. Peygamber dahil, bazı şahsiyetlerin kendilerine açılan engin mânâ kapılarından girerek, bir âyetin tefekkürüne daldıklarından veya o anda o âyetten çok etkilendiklerinden, sabaha dek belli bir âyeti tekrar ettikleri de rivâyetler arasındadır. Meselâ:
ذَلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَkitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.S.Bakara,2
وَإِذَا لَمْ تَأْتِهِمْ بِآيَةٍ قَالُوا لَوْلَا اجْتَبَيْتَهَا قُلْ إِنَّمَا أَتَّبِعُ مَا يُوحَى إِلَيَّ مِنْ رَبِّي هَذَا بَصَائِرُ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
Resulüm de ki; ben Rabbimden bana vahyolunandan başka hiç bir şeye uymam. Bu Kur'ân Rabb'iniz katından gelen basiretlerdir. Tıpkı kalblerde hakkı görmeye, doğruyu anlamaya yardımcı olan basiretler gibi Rabb'inizin ihsanıdır. Ve iman edecek olan her hangi birkavim için bir hidayet rehberi ve bir rahmettir.S.Araf 203
إِنَّ هَـذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ
“Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir
.” Vicdanlarda Kur’an meşalesi bulunmazsa, vicdanlar kararmaya mahkum olur. Çünkü Kur’an, kalbin şifası, ruhun mayasıdır. Bu sebeple imanla yıkanmayan, Kur’an’la aydınlanmayan kalpler ne ile parlayacaktır.
                                                                                                                                                     

 

KURAN OKUMANIN FAZİLETİ

             Kur'an-ı Kerim'i okumanın usul ve âdabı vardır. Bunları bizzat Hazret-i Peygamber öğretmiş ve Ashab-ı Kiram buna riayet etmiş, onlardan sonra gelenler de onlara uyarak aynı yolu takip etmişlerdir. Ancak onlar sadece Kur'ân'ı okumakla iktifa etmiyorlar, manasını anlayıp belliyorlar, bilmedikleri bir şey olunca, onu bilenlere sorup öğreniyorlar, böylece Kur'an'ın hakkını vermiş oluyorlardı. Ebü Abdurrahman Sülemi bu konuda şu açıklamayı yapar:
              Osman b. Affan, Abdullah b. Mes'ud gibi Kibar-ı Ashap, bize şöyle haber verdiler: Onlar Hazret-i Peygamber'den on âyet öğrendiler mi, bu ayetlerin tefsirini yapmadan, mânalarını anlamadan, ilme ve amele dair olan mes'eleleri çözmeden diğer on âyete geçmezlermiş. Biz Kur'an-ı Kerim'i işte böyle zatlardan öğrendik. Biz Kur'an'ı ve O'nunla amel etmeyi belledik. Bizden sonra öyle kişiler gelecek ki, Kur'an'ı su gibi ezberleyecekler, fakat hançerelerini ve boğazlarını geçmiyecek...
            Enes b. Malik'ten, İmam Ahmed b. Hanbel şöyle rivayet eder: Enes hazretleri diyor ki, bir kimse Bakara ve Al-i İmrân sûrelerini baştan sona kadar ezbere okuyunca, gözümüzde öyle büyüyordu ki, bunlar uzun sûrelerdir. Abdullah b. Ömer, Bakara sûresi üzerinde sekiz yıl çalışarak öğrendi, çünki hem ezberliyor, hem de mânâsını tefsire çalışıyordu. Bir âyeti tam olarak anlamadan, içindekileri kavramadan başka âyete geçmezdi.

Kur'an-ı Kerim bu yolda okunursa maksad hasıl olur. Abdullah b. Mesûd hazretleri şöyle demektedir: Bakara ve Al-i İmran sûrelerini derin derin düşünerek, ince manalarını anlayarak okumak, bana Kur'an'ı hatim etmekten daha büyük haz verir. Zelzele ve Kâria sûrelerini mânalarını düşüne düşüne okumak, Bakara ve Al-i îmran sûrelerini sür'atla okumaktan daha çok hoşuma gider..

Hazret-i Peygamber ümmetini Kur'an öğrenmeye ve O'nu öğretmeye teşvik etmiştir. Kendisi etrafa Kur'an öğreticileri gönderirdi. Medine'ye ilk gönderdiği Kur'an hocası Mus'ab'dır. Yemen'e de Kur'an'ı en güzel okuyanlardan olan Ebû Mûse'l-Eş'ari'yi göndermiştir.
 
 Kur'an-ı Kerim'in faziletine dair bazı Hadis-i Şerifleri burada zikredelim:
1-İbni Abbas (r.a) anlatıyor: Hz.Peygamber ( s.a.v): "İçinde Kur'an'dan bir şey bulunmayan kişi harabe ev gibidir" buyurmuştur (Hadis hasen-sahîhtir; Tirmizî İbniMes'ûd'dan).
2-Müslim'de rivayet edilen bir hadiste; Ebu Umame (r.a)'den, Resulullah (s.a.v)'ın şöyle dediği rivayet olunmuştur: "Kur'an'ı öğreniniz. Şüphesiz o, kıyamet günü ehlin için çok iyi bir şefaatçı olacaktır."
3-"Kim ki Kur'an okur, O'nunla amel ederse, ana ve babasına kıyamet günü öyle bir tac giydirilir ki, O'nun ziyası, dünya evlerindeki güneşin ziyasından daha güzeldir. Ya O'nunla amel edeni siz ne sanıyorsunuz. " (Muâz b. Cebel'den).
4-"Kur'an okuyan kimse, peygamberliği gönlünün içine almış demektir, şu kadar var ki, ona vahiy gelmiyor. Kur'an ehline, kızanla beraber kızmak, cahillik yapanla cahillik yapmak asla yakışmaz. Zira onun içinde Allah kelamı vardır. " (Abdullah b. Ömer'den).
5-"İnsanlardan ehlüllah olanlar vardır. Kimdir onlar, Ya Resülallah! dediler. Kur'an ehli, buyurdu. Onlar Allah'ın ehl-i yakın ve has kullarıdır." (İbni Mâce, Neseî).
6-"Hazreti Peygamber bir defa Ebû Zer'e demişti ki; Ya Ebû Zer! Allah'ın Kitabından bir âyeti öğrenmen, senin için yüz rekat namaz kılmaktan daha hayırlıdır. İlimden bir bab öğrenmen, onunla amel olunsun, olunmasın, yüz rekat namazdan hayırlıdır."
7-"Evvelkilerin ve sonrakilerin ilmini arayan kimse, Kur'an'ı araştırsın."
8-"Ümmetimin en şereflileri Hamele-i Kur'an 'dır. O'nu ezberleyenlerdir.
9-"Bu Kur'an Allah'ın bir ziyafet sofrasıdır, o sofradan gücünüzün yettiği kadar hisse almaya bakın"
10-Hazreti Ali (Kerremallahü vechehü) diyor ki, ben Resulullah'tan işittim, şöyle buyurdu:
"İleride karanlık gece parçaları gibi fitne olacak. Ya Resulallah! Ondan kurtuluş ne iledir? dedim. Buyurdu ki: Allah'ın kitabı iledir. O'nda sizden öncekilerin kıssaları var, sizden sonrakilerin haberleri var, aranızdakinin hükmü bulunur. O ara bulucudur, hakemdir, hezl (Ciddi olmayan söz. Saçma, uydurma, yalan konuşmak.)   değildir. Kim ki, ceberut (
güçlü,kuvvetli,acımasız) ve gaddarlık satarak O'nu terk ederse, Allah onun belini kırar. Kim ki, O'ndan başkasında hidayet ararsa, Allah onu şaşırtır. O, Allah'ın sağlam ve dayanıklı ipidir. O açık bir nurdur. O zikr-i hakimdir, doğru yoldur. O'nunla arzular şaşmaz, diller dolaşmaz, iltibasa uğramaz, görüşler parçalanıp dağılmaz. Alimler O'na doymaz, müttekiler O'ndan usanmaz, bıkmaz. O, çok okumakla eskimez, acayibi bitip tükenmez. O'nu cinler işittikleri zaman: "Biz acayip bir Kur'an işittik." dediler. O'nun ilmini bilen, ileri gider, O'nunla söyleyen doğru söyler, O'nunla amel eden mükâfat görür. O'nunla hüküm veren adalet yapar. O'na davet eden doğru yola hidayette demektir." (Tirmizi)
11-
Sünen  ve Buhârî'de rivayet edilen bir hadiste; Osman İbn Affan (r.a)'dan,  Resûlullah (s.a.v)'ın şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur: "Aranızda en  hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir."
12-"Kıyamet günü oruç ve Kur'an kula şefeâtçı olurlar. Oruç: "Ya Rabbi" der, "Ben O'nu gündüzleri yemeden, içmeden ve zevklerinden alıkoydum, şimdi beni O'na şefaatçi kıl."
13-"Kur'an der ki: "Ya Rabbi! ben de geceleri O'nu uykudan alıkoydum, beni O'na şefaatçi yap. "Böylece her ikisi de şefaatçi olurlar." (Beyhakî).
14-En-Nevvas b. Sem'an (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber'i şöyle derken duydum. "Kıyamet günü Kur'an-ı Kerim ve bu dünyada onunla amel edenler getirilirler. Önlerinde de kendilerini arkadaş edinenleri savuna Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri bulunur" (Müslim).
15- Hz. Aişe (r.anha) anlatıyor: Hz Peygamber (s.a.v): "Kur'an'ı okumak kendisine zor geldiği halde onu   takılarak okuyana iki sevap vardır" buyurmuştur (Buhârî, Müslim).
16- Ebu Musa el-Eş'arî ( r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: "Kur'an okuyan ve okuduğuyla amel eden mü'minin örneği, tadı güzel kokusu güzel turunç meyvesi gibidir. Kur'an okumayan, ancak onunla amel eden mü'minin örneği de tadı güzel ancak kokusu olmayan ham hurma gibidir. Kur'an'ı okuyan münâfığın durumu ise kokusu güzel tadı buruk reyhâne otu gibidir. Kur'an'ı okumayan münâfığın durumu ise kokusu olmyan, tadı da buruk olan acı yaban keleği gibidir"( Buhârî, Müslim ).
17- Hz. Ömer (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v) "Allah Teâlâ bu Kur'an'la bazı kavimleri yüceltir bazılarını da batırır" buyurmaktadır (Buhârî, Müslim).
18- Müttefakun aleyh olan bir hadiste, İbn Ömer (r.a)'den Allah Rasûlü'nün şöyle dediği rivayet olunmuştur. "Haset (gıpta veya imrenme) sadece iki yerde olur. Biri Allah'ın kendisine Kur'an öğrenmeyi nasip ettiği kimsedir ki, onu gece gündüz okur, kendisini işiten komşusu: "Keşke komşuma verilen Kur'an nimeti bana da verilseydi de, gereği ile amel ettiği gibi ben de etseydim!" der. Diğeri de, Allahın kendisine mal verdiği kimsedir ki, onu hak yolda sarfeder. Bunu gören diğer biri: "Keşke şu hayırsever kişiye verilen mal gibi bana da verilseydi de, onun yaptığı gibi ben de hayır yapabilseydim!" diye imrenir.
18- Sahîh-i Müslim'de, Ukbe b. Âmir (r.a)'den şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: "Biz, Suffa'da iken Resûlullah (s.a.v) dışarı çıkıp: "Günah işlemeksizin ve akrabalık bağını koparmaksızın Buthan'a yahut Akik'a kadar gidip oradan iri hörgüçlü iki deve getirmeyi hanginiz ister?" diye sordu. "Ya Resûlallah! Biz bunu isteriz" dedik. "Öyle ise sizden herhangi biri mescide gider de celil ve aziz olan Allah'ın kitabından iki âyet öğrenir yahut okursa bunlar onun için iki deveden daha hayırlıdır. Üç âyet onun için dört deveden daha hayırlıdır. Bu âyetlerin sayıları arttıkça, o kadar deveden daha hayırlıdır."
19- Câbir b. Abdullah (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber, Uhud'da öldürülenlerden  iki kişiyi biraraya getirdikten sonra: "Bunlardan hangisi Kur'an'la daha fazla haşır neşirdi?" diye sorar; birine işaret edilldiği takdirde, önce onun defin işlemini yapardı (Buhârî-Tirmizî, Nesaî, İbn Mâce).
20- İmrân İbn Husayn (r.a) anlatıyor: Bana Kur'an okuyan bir kadın uğradı, okudu sonra karşılık istedi ardından da bu isteğini geri alarak şöyle dedi: Hz.Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: "Kim Kur'an okursa karşılığını Allah'dan istesin. Bir zaman gelecek insanlar Kur'an okuyacaklar da karşılığını insanlardan isteyecekler" (Hadis hasendir, Tirmizî)
21- İbn-i Mes'ud ( r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v) "Allah'ın kitabından bir harf okuyanın, okuduğu harfe karşılık sevabı vardır. Bir iyilik on katıyla değerlendirilir. Elif, Lâm, Mîm bir harftir demiyorum. Elif de harftir, lâm da harftir, mim de harftir" buyurmaktadır (Hadis hasen-sahîhtir,Tirmizî ).
 
Cenab-ı Hakk'ın kelâmı olan Kur’ân'ı okumak çok faziletli bir ibadettir. Hattâ İbnu'l-Cezerî (833/1429) selef âlimlerinin Kur’ân okumayı (nafile) ibadetler içerisinde birinci sıraya koyduklarını ifade eder (en-Neşr, 1/3).
 Nitekim Kur'ân'da bu hususa vurgu yapılmıştır: "Allah'ın Kitabı'nı okuyanlar, namaz kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir ticaret umarlar." (Fâtır, 35/29)
 "Ehl-i Kitap içinde, gece saatlerinde ayakta durup Allah'ın âyetlerini okuyarak secdeye kapanan bir topluluk da vardır" (Âl-i İmran, 3/113).

Allah Resûlü (s.a.s.), Kur’ân okumanın fazileti üzerinde durmuş ve bunu fiilen uygulamıştır. Meselâ:
"Ümmetimin en faziletli ibadeti Kur’ân okumaktır." (Münavi, Feyzu'l-Kadir, 2/44)
Bir adam:
- "Ya Resülallah! Allah'ın en çok sevdiği amel hangisidir"? diye sordu. Hz. Peygamber:
- "Konup göçendir" cevabını verdi. Adam:
- "Konup göçen kimdir?" diye sorunca,
- "Kur’ân'ı başından sonuna kadar okuyan, bitirince de tekrar başlayandır" cevabını aldı
. (Tirmizî, "Kur’ân," 11)
"Allah evlerinden bir evde, Allah'ın kitabını okumak ve aralarında müzakere etmek için toplanan kimselerin üzerine sekine iner, onları rahmet kuşatır, melekler etraflarını sarar ve Allah onları kendi katında bulunanlara överek anlatır." (Ebû Davud, "Vitr", 14; Tirmizî, "Kur’ân", 10)

"Üç zümre vardır ki, onları Kıyametin dehşeti korkutmaz, onlar için hesap zorluğu yoktur, diğerlerinin hesabı bitinceye kadar onlar misk tepecikleri üzerindedirler. Bunlardan birisi, Allah'ın rızasını kazanmak için Kur’ân okuyan kimsedir." (Taberanî'den Münzirî, et-Terğîb, 1/311)

Ayrıca Hz. Peygamber, Kur’ân okuyan mü'mini hem kokusu hem de tadı güzel olan bir "meyveye" benzeterek (Buharî, "Et'ıme," 30; Müslim, "Müsafirîn," 243),
onun meleklerle beraber olacağını da buyurmuştur. (Buharî, "Fedailü'l-Kur’ân," 17)
Konuyla ilgili diğer bazı hadislerde ise şu noktalar vurgulanmaktadır: "Sizin en hayırlınız Kur'ân'ı Kerim'i öğrenen ve öğretendir." (Buhârî, "Fedailu'l-Kur'ân," 21).
 "Kur'ân-ı Kerim'den tek harf okuyana bile bir sevap vardır. Her hasene on misliyle kayda geçer. Elif-Lâm-Mim bir harftir demiyorum. Aksine elif bir harf, lâm bir harf ve mim de bir harftir." (Tirmizi, "Sevâbu'l-Kur'ân," 16, HN: 2912)
"Kim Kur'ân'ı okur ve onunla amel ederse, Kıyamet günü babasına bir taç giydirilir. Bu tacın ışığı, güneş dünyadaki herhangi bir evde bulunduğu takdirde onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur'ân'la bizzat amel edenin ışığı nasıl olacak, düşünebiliyor musunuz?" (Ebû Dâvud, "Salât", 349, HN: 1453).
"Kim Kur'ân'ı okur, ezberler, helâl kıldığı şeyi helâl kabul eder, haram kıldığı şeyi de haram kabul ederse Allah, o kimseyi Cennet'e koyar. Ayrıca hepsine Cehennem şart olmuş bulunan ailesinden on kişiye şefaatçi kılınır." (Tirmizi, "Sevâbu'l-Kur'ân," 13, HN: 2907).
 "Kur'ân'da mâhir olan (hıfzını ve okuyuşunu güzel yapan), Sefere denilen kerîm ve mutî meleklerle beraber olacaktır. Kur'ân'ı kekeleyerek ve zorlukla okuyana iki sevap vardır." (Buhârî, "Tevhid," 52; Müslim, "Müsafirin," 244)
 
KUR'AN VE İSLAM HAKKINDA BAZI BATILILARIN GÖRÜŞLERİ
"Diğer Bütün Dinlere Üstün Kılmak Üzere,Peygamberini, Hidayet Rehberi Kur'an ve Hak Din İle Gönderen O'dur. Şahit Olarak Allah Yeter." (Fetih: 28)
 
İngiliz ictimâiyatçısı H.G. Wells şöyle der:
"Avrupalılar içinde Kur'an'ı tetkik edenler azdır. Bu cehâlet yüzünden O'na bâtıl isnadlar yapılmaktadır. Kur'an Allah'ın emirlerine uygun olarak Müslümanları en sıkı kardeşlik bağlarıyla bağlamış ve öyle bir kardeşlik vücûda getirmiştir ki, ırk, renk, dil farklarının üstüne çıkmıştır. Hıristiyanlar arasında kardeşlik bağları, İslâm kardeşliği ile kıyaslanacak gibi değildir. Müslümanlar, madencilik, hendese, astronomi, mimarlık, güzel sanatlar ve felsefeyi inkişaf ettirmişlerdir, onları buna sevk eden âmil, ancak Kur'an'ın insanları birleştirerek onları fazilet ve irfan servetini elde etmiye teşvik etmesinden ileri gelmektedir."
 
Müsteşriklerden Scott şöyle der:
"Giydiğimiz elbiseler, ektiğimiz tohumlar, topladığımız meyveler, kokladığımız çiçekler, bunların hepsi, bizim Müslümanlara olan borcumuzu ifade eder. Müslümanlar asırlarca adâleti tevzi eden devletler, nesilleri ilimle donatan ülkeler vücuda getirdiler. Onlar insan dimağını, eşyaya hâkim kılan dehâlar yetiştirmişlerdir."
 
Fransız müsteşriki Sediyu, "Arabistan'ın Kısa Tarihi" adlı eserinde diyor ki:
"Müslümanlığa barbar diyenler: şuurdan yoksun kişilerdir, çünkü bunlar Kur'an'ın açık âyetlerine karşı gözlerini yumuyorlar ve Kur'an'ın asırlar boyunca kötülükleri, çirkin şeyleri nasıl söküp attığını, silip süpürdüğünü tetkik etmiyorlar."
 
İngiliz bilgini Manuel King, 1915'te Müslümanlık ve Kur'an hakkında şöyle demiştir:
"İslam'ın toplumsal esaslarından bir kısmı kadınlara âittir. Kur'an'da kadınlar zikrolundukça, haklarında saygılı sözler kullanılır. Analara sevgi ve saygı, eşlere şefkat ve bağlılık Kur'an'da ısrarla tavsiye edilir."
"Müslümanların yüksek ahlâkı gerçekten takdire değer. Bu ahlâkı kuran ve yerleştiren İslam Dini'nin buyrukları ve öğretileridir. Allah'a teslim olup O'na dayanmayı öğreten Müslümanlığın mensupları: doğru dürüst, insaflı, sözünün eri, vefalı, vadine bağlı, şefkatli olmak gibi
 
İngiliz bilginlerinden H. Leider, Müslümanların bu günkü medeniyet üzerindeki etkilerinden bahsederken der ki:"İslam çocukları tahsillerine Kur'an ile başlıyorlardı. Çünki Kur'an bütün din ve dünya faziletlerinin kaynağıdır. Fakat bu mekteplerin yanlarında yine Kur'an'ın ilhamıyla felsefe ve hikmet dersleri okunan medreseler vardı, sonradan bu medreseler üniversite olmuştur. Bundan dolayıdır ki, Afrika'nın o zamanlar dünyanın en karanlık noktası denen köşeleri, maddî terakkiler itibariyle, çağdaşı olan Avrupa ülkelerinden çok yüksek bulunuyordu."
 

Gece Kur’ân Okuma

 
Meşhur müfessir Hazin (725/1324) ise, "Gecenin yarısında kalk (namaz kıl), yahut bundan biraz eksilt. Veya bunu artır ve ağır ağır Kur’ân oku." (Müzzemmil, 73/3-4) âyetinin tefsirinde şöyle der: "Allah gece namazını emredince, peşinde Kur’ân okumayı zikretti. Efendimize, okuyacağı Kur’ân'ı yavaş yavaş okumasını emretti ki, kalbi tam bir huzura kavuşsun, âyetlerin mânâlarını düşünsün, istiğfar âyetlerini okuduğunda istiğfarda bulunsun, va’d ve vaîd âyetlerini okuduğunda korku ve ümit meydana gelsin, kıssa ve darb-ı meselleri okuduğunda ibretler alsın, böylece kalbi Allah'ın marifetiyle nurlansın." (Lübâbü't-Te'vil, 4/165)
Bu âyeti Nahcivanî (920/1514) şöyle açıklar: "Gecenin derinliklerinde, kalbin bütün meşgale ve eğlencelerden uzak kaldığı anlarda kişinin okuduğu Kur’ân, nefse ağır ve vücuda yorucu gelse bile, daha etkili olur ve kalbe yerleşir." (Fevatih, 2/455)

 Hz. Peygamber de gece Kur’ân okumaya teşvik ederek, "Kur’ân öğrenin ve okuyun. Çünkü Kur’ân öğrenip okuyan ve gecesini onunla ihya eden kimse, misk dolu ve kokusu her tarafa yayılan kap gibidir" buyurur (Tirmizî, "Edeb," 79).
"Kıyamet günü Kur’ân, 'Ya Rabbi! Ben bu şahsı, beni okuduğu için gece uykusuz bıraktım, izin ver ona şefaat edeyim" diyecektir" (İbn Hanbel, Müsned, 2/174) şeklindeki hadis de, gece Kur’ân okumayı teşvik eden beyanlardandır.

 Bu arada Hz. Peygamber dahil, bazı şahsiyetlerin kendilerine açılan engin mânâ kapılarından girerek, bir âyetin tefekkürüne daldıklarından veya o anda o âyetten çok etkilendiklerinden, sabaha dek belli bir âyeti tekrar ettikleri de rivâyetler arasındadır. Meselâ:
 
ذَلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ
O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.S.Bakara,2

وَإِذَا لَمْ تَأْتِهِمْ بِآيَةٍ قَالُوا لَوْلَا اجْتَبَيْتَهَا قُلْ إِنَّمَا أَتَّبِعُ مَا يُوحَى إِلَيَّ مِنْ رَبِّي هَذَا بَصَائِرُ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
Resulüm de ki; ben Rabbimden bana vahyolunandan başka hiç bir şeye uymam. Bu Kur'ân Rabb'iniz katından gelen basiretlerdir. Tıpkı kalblerde hakkı görmeye, doğruyu anlamaya yardımcı olan basiretler gibi Rabb'inizin ihsanıdır. Ve iman edecek olan her hangi birkavim içinbir hidayet rehberi ve bir rahmettir.S.Araf203
 
إِنَّ هَـذَا الْقُرْآنَ يِهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ وَيُبَشِّرُ الْمُؤْمِنِينَ
“Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir
.” Vicdanlarda Kur’an meşalesi bulunmazsa, vicdanlar kararmaya mahkum olur. Çünkü Kur’an, kalbin şifası, ruhun mayasıdır. Bu sebeple imanla yıkanmayan, Kur’an’la aydınlanmayan kalpler ne ile parlayacaktır.
                                                                                                                                                     
 
  Bugün 27109 ziyaretçi (51342 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol