EFENDİMİZ (SAV) VE SEVMEK
08-03-2009 Pazar
Mevlit Kandili
Efendimiz doğduğu gün
Putlar devrildi yüz üstü
Efendimiz doğduğu gün
Yıkıldı tağutun büstü
Efendimiz doğduğu gün
Hemen secdeye eğildi
Ben peygamberim dedi
Sünnet edilmiş görüldü
Efendimiz doğduğu gün
Kâinat nur ile doldu
Şeytanlar sararıp soldu
Çok garip olaylar oldu
Kurumuştu Save gölü
Bin yıl yanan ateş söndü
Kâfirler şaşkına döndü
Efendimiz doğduğu gün
Büyücüler âciz kaldı
Sihrini yapamaz oldu
Kisra’nın köşkü yıkıldı
Efendimiz doğduğu gün (1
. Allah (c.c) r
Mehmet Akif Ersoy’un o güzel dizeleriyle devam edelim
Ondört asır evvel, yine böyle bir geceydi,
Kumdan, ayın ondördü bir Öksüz çıkıverdi!
Lâkin, o ne hüsrândı ki: Hissetmedi gözler;
Kaç bin senedir, hâlbuki bekleşmedelerdi!
Nerden görecekler? Göremezlerdi tabiî
Bir kerre, zuhûr ettiği çöl, en sapa yerdi.
Bir kerre de, mâmûre-i dünyâ, o zamanlar.,
Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevzâ bütün âfâkına sarmıştı zemînin.
Salgındı, bugün Şark'ı yıkan, tefrika derdi.
Derken büyümüş, kırkına gelmişti ki Öksüz,
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanlığı kurtardı O Mâsum,
Bir hamlede kayserleri, kisrâları serdi!
Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, dirildi;
Zulmün ki, zevâl aklına gelmezdi, geberdi!
Âlemlere rahmetti, evet, şer–i mübîni,
Şehbâlini, adl isteyenin yurduna gerdi.
Dünya neye sâhipse, O'nun vergisidir hep;
Medyûn O'na cem'iyyeti, medyûn O'na ferdi.
Medyûndur O mâsûm'a bütün bir beşeriyyet.
, Safahat, “Bir Yolcu”
Ademe secde ettinse, uzak değil yakındasın
Mürşide biat ettinse, elestünün farkındasın
Nuh nebiyi düşündünse, tufan görmüş ummandasın
Ehl-i Beyte yüz sürdünse, sultan ile sultandasın
Nefis putunu kırdınsa, İbrahim’le divandasın
Benlik arından geçtinse, İsmail’le kurbandasın
Sabır yolunu seçtinse, Yusuf ile zindandasın
Eyüp sırrını bildinse, her dertliye dermandasın
Kendi Tur’una çıktınsa, Musa ile Sina’dasın
Ali’ye turab oldunsa, Fatime’yle Mina’dasın
Davut’a sapan oldunsa, Filistin’de devrandasın
Gerçeğe agâh oldunsa, İsa ile seyrandasın
Ahmediyeti çözdünse, aşk denilen fermandasın
Ebül Ervah’ı gördünse, Muhammed’le Kur'andasın
Tevhid nurunu bildinse, Lâ’da değil İlla’dasın
Sırrın o aşka halidse, Allah ile Allah’tasın
Tercüme-i Halimiz
Paylaştık zahmet çekmeden İslamlık mirasını
İbadet etmeyiz Hak’a almadan kirasını
Esiriz nefsin elinde, bilen yok çaresini
Namaz, oruç haç ve hep riyadır, hep riya
Bir acayip ümmet olduk ey Resül-ü Kibriya
Sade gösteriş içindir fakire sadakamız
Boş telaştan bir arya gelmez oldu yakamız
Ya yalandır ikramımız ya küfürdür şakamız
Sevgi, sefkat, selam, sohbet hep riyadır, hep riya
Bir acayip ümmet olduk ey Resül-ü Kibriya
Koşarız benlik peşinde hep ay, her gün, her saat
Değişmeyen hedefimiz menfaattir, menfaat
Sahtekârlık mesleğimiz, hem kolaydır, hem rahat
Saygı, hürmet, izzet, ikram hep riyadır, hep riya
Bir acayip ümmet olduk ey Resül-ü Kibriya
Öğretmeni talebeye hayır öğüt vermiyor
Öz anası yavrusuna helal süt vermiyor
Gidenimiz boşa gider, gelen umut vermiyor
İlim, irfan, takdir, tenkid hep riyadır, hep riya
Bir acayip ümmet olduk ey Resül-ü Kibriya
Dilimizde duayı gör, gözümüzde yaşa bak
Kör şeytanı kovmak için attığımız taşa bak
Cami, mescit, çeşme, köprü yaptığımız işe bak
Hep riyadır, hep riyadır, hep riyadır, hep riya
Kıl şefaat, kurtar bizi ey Resül-ü Kibriya
Abdurrahim Karakoç
Geceniz mübarek olsun. Cenab-ı Mevla, Sevgili Peygamberimizin getirmiş olduğu güzellikleri hayatımıza aktarıp dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmayı cümlemize nasip etsin. Yüce Rabbim Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimizin şefaatine nail eylesin.