Kurban; Allah'a (cc) Teslimiyetin Remzi
Kurban, kendisine bahşedilen her şeyi asıl sahibine ait kılmanın en mukaddes bir tavırla anlatılmasıdırKurban, dünyayı reddedenlerden, orada kalanlar için bırakılmış bir veda hatırasıdır
وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُم مِّن شَعَائِرِ اللَّهِ لَكُمْ فِيهَا خَيْرٌ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا صَوَافَّ فَإِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّ كَذَلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ {36} لَن يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا
وَلَكِن يَنَالُهُ التَّقْوَى مِنكُمْ كَذَلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَى مَا هَدَاكُمْ وَبَشِّرِ الْمُحْسِنِينَ {37
“Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah'ın dininin nişanelerinden kıldıkSizin için onlarda hayır vardırOnlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah'ın adını anınYanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirinŞükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik (Hac Suresi 36)
“Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmazFakat ona sizin takvanız (Allah'a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşırBöylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınızİyilik edenleri müjdele“ (Hac Suresi 37)
"Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah'ın adını ansınlarİşte bunlardan yiyin, sıkıntı içindeki fakiri de doyurun"(Hacc Süresi, 28)
وَلِكُلِّ أُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنسَكاً لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَى مَا رَزَقَهُم مِّن بَهِيمَةِ الْأَنْعَامِ فَإِلَهُكُمْ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَلَهُ أَسْلِمُوا وَبَشِّرِ الْمُخْبِتِينَ {34}
"Her ümmet için, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine O'nun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık"(Hacc Suresi; 34)
Kurbanın bütün din ve kültürlerde fedakârlığın, erdemin, adamanın ve adanmanın en üst ifade ve eylem biçimi ve hayatımızı Hakk’a adadığımızın sembolüdür:
Kurbanın hac ibadetiyle aynı zamanda ifa edilmesi ayrı bir anlam kazandırmalıdır şuurumuza ve ruhumuzaAllah’ın adını anarak kurban etmek emredilmiştirAllah’ı unutanlar gibi olmamak lazım dünyamızdaKurbanın makbuliyeti şirkten kaçınmakla mümkündürKurban haramları, yasakları özellikle yalan sözden kaçınmayı gerektirirKurban şeairdirŞeaire tazim kalbin takvasıdır(Hac sûresi, 32)
Kalbin takvası bedenin İslam’a teslimiyetinin manasıdırYakınlık önce kalpte başlamalıdır
Selim kalplilerin kurbanı ve hayatı makûldurKurbandaki tekbirleri ruhumuza ve hayatımıza hissettirmeliyiz ki hamdi gerçekleştirmiş olalımKurban, hayatımızı Hakk’a adadığımızın sembolüdür
“De ki: Benim namazım da, her türlü ibadetlerim de, hayatım ve ölümüm de, Rabbül Âlemin olan Allah’a aittirEşi ortağı yoktur O’nunBana verilen emir budurO’na ilk teslim olan da benim(En’am Sûresi 162, 163)
Emanet edilen her ne şey varsa, kurban şuuruyla Hakk’a teslim edilmelidirİmran’ın hanımı,
الَّذِينَ إِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِرِينَ عَلَى مَا أَصَابَهُمْ وَالْمُقِيمِي الصَّلَاةِ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ {35}
“Ya Rabbi, karnımda taşıdığım çocuğumu Sana adadım, her türlü bağdan âzâde olarak senin yoluna hizmet edecektirAdağımı lütfen kabul buyurŞüphesiz sen işiten ve bilensin(Âli İmran Sûresi, 35)
Bu samimi adayış Meryem’i ve İsa (as)’ı kazandırmıştırBizim kurban ve adaklarımız da bizlere güzel bir gelecek sunmalıdırHer neye ki sahibiz, onu Hakk’a yakınlaşmaya vesile bilmeliyizAhiret yurdumuzu kazanabileceğimiz bir nimet olarak görmeliyiz
قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ {27
“Allah müttakilerin kurbanını kabul eder” (maide suresi 27)
Kurbanın özünde Cenâb-ı Allah’a bir şey adayarak Allah’a yaklaşma vardır. Emirlerine bağlılığını, gerekirse O'nun rızasını kazanmak için her fedakârlığa katlanacağını göstermiş olur. Cenâb-ı Allah’a ilk kurbanı Hazret-i Âdem’in (as) ilk çocuklarından Habil ile Kâbil adamışlar ve Habil bir koyun, Kâbil ise bir deste buğday takdim etmişlerdi.)
Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için yapılan her şeyde esas olan iyi niyettir. Kurbanda da böyledir, iyi niyet ve ihlâs esastır. Bakınız, bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:
لَن يَنَالَ اللَّهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَاؤُهَا وَلَكِن يَنَالُهُ التَّقْوَى مِنكُمْ
"Onların (kurbanların ) ne etleri ne de kanları Allah'a ulaşır. Fakat O'na sadece sizin takvanız ulaşır.''(Hacc, 37. )
Esasen Allah Teâlâ ancak takva sahiplerinin yapmış oldukları ibadetleri kabul eder. Maide suresindeki şu ayet-i kerimeler bu konuyu bir örnek vererek açıklıyor. Allah Teâlâ buyuruyor.
"(Ey Muhammed) Onlara Âdem’in iki oğlu ile ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti (Kurbanı kabul edilmeyen ötekine).
—Seni öldüreceğim, demişti. Diğeri ise :
—Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder, dedi ve devam etti :
لَئِن بَسَطتَ إِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَنِي مَا أَنَاْ بِبَاسِطٍ يَدِيَ إِلَيْكَ لَأَقْتُلَكَ إِنِّي أَخَافُ اللّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ28
"Allah'a yemin ederim ki sen beni öldürmek için bana el uzatsan da ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim. Ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım.'' dedi.( Maide, 27–28. )
Görülüyor ki, kurban kesenlerden biri iyi niyeti ve Allah'tan korkması sebebiyle sunduğu kurban kabul görmüş, diğeri ise kötü niyeti sebebiyle kurbanı kabul edilmemiştir.
İlk örnekteki Âdemoğullarında, üç kurban vardır:
1-Kabil’in kabul olmayan kurbanı,
2- Habil’in kabul olan kurbanı
3-Habil’in elini kana bulamayı reddederek Kabil tarafından öldürülmesi ki; Habil için Hakk’a kurban oluştur
Kurbanı kabul edilme sonucunda kanı heder edilen Habil, bizim için en güzel örnektir
Takvalı oluşunun mükâfatı Habil’i öldürmekten alıkoymuş ve hayırlı evlat olarak, kurbanıyla Hakk’a vasıl olmuştur
Sevgili Peygamberimiz de bu konuda şöyle buyurmuştur : "Amellerin kıymeti ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.''(Buharî, Bedülvahiy, 1.)
Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm çok ağır bir imtihana tâbi tutularak oğlunu Allah’a kurban etmesi emrini aldı. Zilhicce’nin sekizinci günüydü ve rüyasında oğlunu Allah’a kurban ediyordu. Bu rüyanın sadık bir rüya olup olmadığını araştırırken, Zilhicce’nin dokuzuncu günü aynı rüyayı tekrar gördü. Zilhicce’nin onuncu günü (Kurban Bayramının birinci günü), üçüncü defa aynı rüyayı görünce bunun bir vahiy olduğunu anladı. Cenâb-ı Hak bu emrini kesin bir şekilde bir defada indirmemiş, arka arkaya rüyalarla Hazret-i İbrahim’i (as) psikolojik olarak buna hazırlamıştı. Bu emre Hazret-i İsmail de (as) teslim olmuştu.
Kur’ân’ı dinleyelim:
رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ{100} فَبَشَّرْنَاهُ بِغُلَامٍ حَلِيمٍ {101} فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ
يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَى فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ فَانظُرْ مَاذَا تَرَى قَالَ
يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنِي إِن شَاء اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ {102}
فَلَمَّا أَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبِينِ {103} وَنَادَيْنَاهُ أَنْ يَا إِبْرَاهِيمُ {104} قَدْ
صَدَّقْتَ الرُّؤْيَا إِنَّا كَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ {105} إِنَّ هَذَا لَهُوَ
الْبَلَاء الْمُبِينُ {106} وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ {107} وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي
الْآخِرِينَ {108
"(İbrahim): "-Ey Rabbim, bana Salihlerden (bir erkek evlat) ihsan buyur (diye dua etti)". Biz de ona (İbrahim'e) çok uysal bir erkek evlat müjdesi verdik. Artık o (erkek evlat, babası İbrahim'in) yanında koşmak çağına erince (babası) "Oğulcağızım" dedi. "Ben seni rüyamda kurban ederken görüyorum. Bak artık ne düşünürsün". (Oğlu) Dedi ki: "-Sana Allahu Teâlâ (c.c.) ne emretmişse, onu aynen yerine getir. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın"! Bu suretle ikisi de (Allah'ın emrine) ram oldular. (İbrahim) Onu alnı üzere (kurban etmek için) yatırdı. Biz ona: "-Ya İbrahim, rüyana (sana vahyettiğmiz emre) sadakat gösterdin. Şüphesiz ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız" diye nida ettik. Hakikat bu apaçık ve kat'i bir imtihandı. Ona büyük bir kurbanlık fidye verdik. Sonra gelen (peygamberler ve ümmet) ler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık." (37/es- Saffat Suresi: 100 – 108)
Hz. İbrahim (a.s.) Allahu Teâlâ’nın (c.c.) emrine teslim olarak kendi öz oğlunu kurban etmeye, Hz. İsmail de (a.s.) Allah (c.c.) rızası için kurban olmaya razı olmuştur. Kurban kesmek için bıçağına sarılan her mükellef bu mahiyeti iyi tefekkür etmelidir. Bilindiği gibi "Teşrik günlerinde alınan tekbirler", Hz. İbrahim (a.s.), Hz. Cebrail (a.s.) ve Hz. İsmail'in (a.s.) kurban anındaki tutumlarını ve teslimiyetlerini beyan etmektedir.
Cebrail (a.s.) koçu getirirken, "Allahu ekber", İbrahim (as) da koçu yakalarken, "La İlahe İlallahu Vallahu Ekber", İsmail (as) da, "Allahu Ekber ve lillahil hamd" dedi.
Âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkanların ulaşabileceği bir sevaptır kurbanAllah olan aranız, O’na sevdanız, güveniniz nasıl ki; O’ndan kabulünüzü bekliyorsunuz? Siz O’nu ve O’nun haber verdiklerini kabul ediyor musunuz, kulluğunuzu açıkça ikrar ediyor musunuz? Siz O’nu kabul ediyorsanız O sizi kabul etmez mi?
Sunduğumuz kurbanın kusurlardan uzak olmasından evvel bizim iman, amel ve ahlaki kusurlardan uzak olmamız gerekirNeyi sunduğumuzdan önce hangi iman ve niyetle sunduğumuza dikkat etmeliyizİnsan öldürebilecek kadar vahşi duyguların barınağı olan insanın, kurbanı asla kabul edilmezKurban yaşatmanın, hayat vermenin şuurudur
Kurban hayat kazandırır“İsmail’i kurban etmekten sizi muaf tuttuk” (Saffat 37/105) Kurban çok büyük bir imtihandırParayla, etle, deriyle ölçülemeyecek kadar büyük bir imtihandırAllah’ın bizlere ihsan ve ikram ettiği nimetlere şükrün diğer bir adıdırRabb’imizi anmanın vesilesidir“Biz gerçekten sana Kevser (çok hayırlar) verdikSen de Rabb’in için namaz kıl ve kurban kesDoğrusu seni kötüleyenlerdir ebter (soyu kesik)(Kevser Suresi 1–3)